Bebek dünyaya geldiğinde, en gelişmiş organı beynidir. Beyin, bilgileri alıp depolayacak, mukayese edecek, muhakeme edecek muhteşem bir organdır.
Bebek doğduğundan itibaren, beyin, bilgileri almaya başlar. Ailesine ve çevresindekilere sonsuz güvendiği için, verilen her bilgiyi kesin doğru kabul edip depolar.
Bilindiği gibi bebek ilk iki yaşında temel bilgilerin yüzde seksen kadarını alır, yedi yaşına kadar da tamamını almış olur. Bundan sonraki hayatını bu bilgileri esas alarak sürdürecektir.
İnsanın aldığı temel bilgiler onun aklını ve mantığını meydana getirir. Buna kısaca zihin diyelim. Zihin, kendisine verilen temel bilgilere uygun olarak ne yapacağını, nasıl yapılacağını, neleri dikkate alacağını, nelerden utanacağını, nelere sevineceğini, nelere üzüleceğini, nelerden korkacağını bildiren komuta merkezi haline gelir. Muhteşem bir organ olan beyin orada dururken, bebeğe verilen temel bilgiler idareyi ele almıştır.
Bir insana kendinizi tanımlayın deseniz, söyleyeceği: milliyeti, dini, cinsiyeti, mesleği, ırkı, rengi, vb. İşte ebeveynlerin verdiği temel bilgilerin yetiştirdiği insan bu! Neresinden bakarsanız bakın, kişiyi başkalarından ayrıştıran, ötekileştiren, içinde doğa ve insan olmayan ideolojik tanım.
Ortalama insan, ebeveynlerinden aldığı ikinci el bilgileri temel alıyor. Hatta bu bilgileri tartışılmaz doğru olarak kabul edip ona göre davranıyor. Bilgilerine o kadar inanıyor, güveniyor ve onlara öylesine tutunuyor ki, onları asla sorgulamıyor. Başkaları ile kıyaslama yapmak durumunda kalırsa onlarınki yanlış, benimki doğru diyor. Bilgileri, doğa ile çakışınca doğaya uymak yerine, doğayı kendine uydurmaya çalışıyor. Örneğin, cinsel arzuları doğal karşılamak yerine, ayıp sayıyor. Eğlenmeyi, kahkahayı, neşeyi adap ölçülerine göre sınırlıyor.
Görüldüğü gibi ortalama insan, kendi aklını bir kenara koyup ebeveynlerin aklını esas alıyor. Ebeveynlerin öğrettikleri içinde, kişiyi sınırlayan, kalıba sokan ve doğaya uymayan yanlış bilgiler mevcut. Yanlışlarına rağmen bilgilerine uygun davranmakta ısrar edenler, kendi hayatlarını değil, kendilerine layık görülen hayatı yaşayacaklardır. Oysa kendine verilen bilgileri sorgulayıp, yanlışları ayıklayabilse, yani; aklını modası geçmiş ve yanlış bilgilerden arındırıp, akını başına alabilirse kalıplarını yıkacaktır. Kalıplar yıkılınca doğal yaşama kavuşacak, işte o zaman yaşadığının farkına varabilecektir.
Sanırım şimdi, aklım kirada mı, yoksa başımda mı diye oturup düşünme zamanı.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]