Ana Sayfa Yazar Cafe Başka İşin Yok mu?

Başka İşin Yok mu?

Başka İşin Yok mu?

Geçen gün bir yazı okudum. “Doktorlar ilaçları ne kadar tanıyor? başlığı ile bir internet sitesinde kaleme alınmıştı.

Eskiden çalışmış olduğum sektörü yakından takip ettiğimden dolayı hemen kulak kesildim. Yazı güncel tarihli olabilir lakin yazarın kafasının geçmişte kaldığı ve hayal dünyasında gezdiği kanısına vardım. Neden mi? Yazıdan alıntı yaparak cevap vereceğim.

[box type=”note” align=”aligncenter” class=”” width=””]”Muayene olmak için bir uzman hekime gidiyorsunuz. Doktorların odasında, ellerinde kocaman siyah çantalar olan adamlar ya da bayanlar görürsünüz. Bazen muayene için doktorun odasına girdiğinizde oradadırlar. Ya da siz tam muayene olacakken doktorun odasına dalarlar. Siz biraz irkilirsiniz ancak sesinizi de pek çıkaramazsınız. “Herhalde böyle teklifsiz girdiğine göre, doktorun çok yakınıdır” diye düşünürsünüz. Bu adamlar fırsatını buldukları an hemen o kocaman çantayı açarlar. İçinden çıkardıkları bir ilaç kutusu hakkında doktora bilgi vermeye başlarlar. Motor gibi de konuşurlar. Doktorun, kendisine muayene aralığında ayıracağı bir kaç dakika içinde o ilacı tanıtması gerek. Bu kişilere “İlaç plasiyeri” adı verilir. İlacı tanıtmaya başlayınca, sanırsınız ki. Ya Farmakoloji uzmanı. Ya da uzman doktor. Halbuki hiç de öyle değil. Çoğu doğru dürüst bir meslek sahibi olamadığı için, ilaç mümessili olmuştur. İlaç şirketleri bu gençleri alır, eğitir. Yeni çıkan ilacı nasıl allayıp, pullayıp doktorlara pazarlayacağını bir güzel öğretir. Pazarlama için gerekli kalıp cümleleri ezberletirler. Plasiyer, o ezber cümleleri “makine gibi” doktorlara aktarırlar. İşin acı tarafı şudur. Maalesef hekimlerin hastalarına her gün yazdığı ilaçlar hakkında bütün bildikleri o plasiyerin anlattıklarıdır. Doktor, hastaya ilacı yazar ve gönderir. Sonuçta bütün ilaçlar kimyasal maddedir. Aynı zamanda bir çeşit zehirdir. Diyelim ki; Bir hasta, bir hastalığı için doktora ilaçlar yazdırdı. Aynı kişinin başka birçok hastalığı olabilir. O hastalıkları için de ilaçlar kullanıyor olabilir. Aynı anda arka arkaya ilaçlar alan kişi zehirlenip, ölebilir de… Tıpta “ilaç etkileşimi” denen bir şey var. İki ayrı kimyasal terkip olan iki ayrı ilaç, aynı anda midede buluştuğunda başka bir kimyasal terkibe dönüşebilir. Bu da hayatı tehdit edecek sonuç doğurabilir. Siz hiç doktorun ilaç yazarken “Başka bir hastalığınız var mı? Başka ilaç kullanıyor musunuz?” diye sorduğunu gördünüz mü? Ya da ilacı yazdıktan sonra hastasını ciddiyetle takip eden doktor gördünüz mü? Doktor, ilacı yazar ve gönderir hastayı. İlaçlar hakkında çok geniş araştırması olan, ilaçların olası yan etkileri hakkında yeteri kadar malumatı olan doktor sayısı hayli azdır. Doktor bu konuya fazla kafa yormaz. “Bu işi usulüne göre yapan, takip eden hekimlerimiz elbette ki müstesna”. Ancak, geneli böyle… Uzun süre usule aykırı kullanılan bir sürü antibiyotik bünyede direnç oluşturuyor. Birçok ilaç böbrekleri ve karaciğeri iflasa sürüklüyor… Vicdanlı doktor, bir ilacı hastasına verdikten sonra mutlaka kan ve idrar tetkikleri ile yan etkileri ölçmesi gerekir. Hasta bilinçli olup da, ısrarla bunları istemezse… Doktorun aklına bile gelmez. Hasta bu ara kaybedildiğinde. Ölüm nedeni olarak rapor yazılır “Çoklu organ yetmezliğinden hasta kaybedilmiştir”. Organlar niçin yetmez hale gelmiştir? Çoğunluğu bilinçsiz ilaç tüketimine organların dayanamamasından kaynaklanmaktadır. İlaçlar hastayı zehirlemiştir. Organlar iflas etmiştir. Sonuçta kaderci bir toplumuz ya. Ölürsek de “kaderdir deyu” geçeriz. Doktoru sorumlu tutmayız. Faturayı kadere ciro ederiz. Doktorları da yeni kasaplıklar konusunda serbest bırakırız. Benden uyarı. Doktor ilaç yazdığında; kullandığınız başka ilaç varsa, mutlaka söyleyin. Yeni ilaçla etkileşip, etkileşmediğini mutlaka sorun. Yeni ilacın yan etkilerini mutlaka doktorunuzla tartışın. Sizi tatmin edecek cevaplar veremiyorsa. O doktoru bırakın. Yazdığı ilaçları da almayın. Bu konuda sizi tatmin edecek kadar mesleki ehliyetine güvenebileceğiniz yeni doktor aramaya devam edin. Yine de siz bilirsiniz. “[/box]

İlaç sektörüne 2002 yılında başladığımda yazıda bahsetildiği gibi koca koca siyah ve lacivert çantalar kullanırdık. Yapılan giriş yasaklarıyla firmalar önlem olarak ajanda ve teknolojinin ilerlemesiyle iPad, Galaxy Note kullanmaya başladılar. Sanırım yazıyı kaleme alan kişi 2008 öncesi en son muayene olmuş.

Sektörde çalışan farmakolog ve uzman hekim mümessillerde vardır. İlaç sektörü istediği kişi çalıştırır. Soruyorum. Uzman hekimin veya farmakologun çalıştığı ilacı nereden anlıyorsunuz? Sanırım ilaç işini iyi biliyorsunuz. İlaç etkileşimi üzerine bayağı döktürmüşsünüz. O zaman uyarım Greyfurt suyuyla ilaçta içmeyin. İşte o zaman zehirlenirsiniz. Piyasada yeni ilaç  olarak gördüğünüz çoğu ilaç jenerik ürünlerden ibaret olduğunun farkında mısınız?

Bir hekim kolay yetişmiyor. Uzman Hekim oldukları halde hastalarına daha faydalı olabilmek için gece gündüz çalışan hekimler tanıyorum. Bu bir avuç kadar da değil… Yazınızda sanki sürekli ilaç sektörü ve hekimler arasında bir yakın ilişki varmış gibi bir anlam çıkabiliyor.

Size Resmi Gazete‘yi okumanızı tavsiye ederim. Hekimlerin kongrelere nasıl gideceği, ilaç tanıtım faaliyetlerinin nasıl yapılacağı konusunda bilgiler bulabilirsiniz.

Hekimlerin, Primum non nocere, “Önce, zarar verme!” anlamına gelen bir yaklaşımla hastalarına yaklaştığını unutmamak gerekir.

Atatürk‘ün dediği gibi “Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz!” sözlerini size hatırlatmak isterim. Eğer tedavi olduğunuz hekim ile bir sıkıntınız varsa kurumun yetkililerine bildirebilirsiniz. Çözüm olacaklardır.

Eğer mümessillerle ilgili bir sıkıntınız varsa kendisine söyleyebilirsiniz. Sizi anlayacağına eminim…

Saygılarımla
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/10/bulent-vural-250×250.jpg” ]Bülent Vural
Kule Canbazı Editörü[/author]