Bir adam, komşusu Ahmet beyin yanına gitmiş ve “Komşum, biraz konuşabilir miyiz?” demiş. Ahmet Bey “Tabii,” deyince;
“Ahmet Bey kardeşim, benim eşim çok şişman. Hele gece olunca korsesini çıkardı mı koca göbeği iyice ortaya çıkıyor. Tam bir daire haline geliyor. Senin karın da öyle mi?” diye sormuş. Ahmet Bey: “Yoo hayır, benim karım kilolu değil. Hiç göbeği yoktur. Bu yüzden korse takmaz. Vücudu çok güzeldir,” demiş. Adam, “Pekâlâ,” deyip devam etmiş; “Benim karım, geceleri saçına bigudiler takar, yüzüne de kremler sürer, maskeler yapar. Görsen o halini insan korkar. Senin karın da öyle yapar mı?” Ahmet Bey, “Benim karım tam bir afettir. Saçına bigudi takmasına, yüzüne kremler sürmesine gerek yoktur,” demiş. Bunları duyunca adam son sorusunu sormuş:
“Öyleyse niye benim karımın peşindesin be adam!”
Günümüz toplumunu, ‘Tüketim toplumu’ diye tanımlıyorlar. Yani bizim maymun iştahlı diye tanımladığımız şeyin ta kendisi. İlgi duyduğu şeyden hevesini alan, ilgi çekici yeni bir şey arıyor. Hikâyedeki Ahmet Bey, kendisini heyecanlandıran bir hanımla evleniyor, heyecanı kaybolunca, hayatına yeni bir heyecan katmak istiyor ve gözünü dışarıya çeviriyor.
İnsanın kendini oyalaması, hayatına heyecan katması masum gibi görünebilir ancak burada fark edilmesi gereken iki şey var. Birincisi; insan neden oyalanma isteği duyar? İkincisi; İnsanın nesnelerle oyalanması anlaşılır bir şeydir ama insanla oyalanması acayiptir.
Oyalanmak isteyen insan sıkılıyordur. Bir insan sıkılıyorsa; kendisinden sıkılıyordur. Öyleyse sıkılan insan kendini düzeltmek durumundadır. Düzeltmek deyince; kendini tanıyıp, düzeltebileceği şeyleri düzeltecek, düzeltemeyeceği şeyleri de kabul edeceklerdir. Hani; ‘Kendini olduğun gibi kabul et,’ ‘Kendinle barışık ol,’ Nereye gidersen git, kıçın arkandadır,’ ‘Kendinle baş başa kalabilenlerin başkasına ihtiyacı olmaz’ vb. gibi söylemlerin kökü işte buraya dayanır.
Kendini düzeltmeye yanaşmayanların tek çaresi, kendinden kaçmaktır. (Kendinden kaçmak; kendimi incelersem, arızalarımı göreceğim, kendimi arızalı görmeye dayanamam, en iyisi ben bu işe hiç bulaşmayayım.) Kendinden kaçmanın en iyi yolu, zihni daima başka bir mevzu ile meşgul etmektir.
İnsan kendi doğasına uygun yaşadığında asla sıkılmaz. Bir sürü saçma sapan kurallar, prensipler insanın doğasına uygun yaşamasına engeldir. Şartlar ne olursa olsun, doğasına uygun yaşamayı becerenler, sadece sevdikleri şeyleri yapacağı için asla sıkıntı duymayacak, macera aramayacak ve gözleri dışarıda olmayacaktır.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]