Kasım 2005’de Mümin Sekman ” Her Şey Seninle Başlar” kitabını hatırlayacağınız gibi Alfa Kitap’tan çıkarmıştı. Kitabın bir bölümünde “Öğrenilmiş çaresizliğe Türk usulü çözümler“den bahsediyor. Yazar “İnsanlar öğrenilmiş çaresizlik içinde uzun süre yaşayınca onu normalleştirmenin kendince yollarını üretirler. Hayallerine göre yaşamayan insanlar, gerçeklerini kendilerine öyle teorilerle açıklarlar ki, kaybetmenin acısını kendi içlerinde daha hafif yaşarlar” diyor. Sekman “Tespit edebildiğim kadarıyla yurdum insanının çğrenilmiş çaresizlik içinde huzurlu yaşamak için bulduğu 6 eşsiz yol bulunmaktadır” diye sözlerine ekliyor.
İşte 6 Eşsiz Öğrenilmiş Çaresizliğe Türk Usulü Çözümler
- Suç Ortaklığı Sistemi; Prof.Dr.Mehmet Altan’a göre Doğu toplumlarında bireyler Batılılardan farklı olarak karar alırken çevresine danışır, böylece başarısızlık durumunda suçluluk yaşamaz. Ortak başarısızlık olur! birey iç ve dış saygınlığını korur. “İstişare” edin, çevreniz de suç ortağı olsun!
- Mazeret Dayanışması; Malum ülkemizde, “Sen benim mazeretimi hoş gör, ben de senin mazeretini,” anlayışı yaygındır. Açıklamalara, mazeretlere, özürlere gösterilen hoşgörü Batı toplumuna göre daha fazladır. Başarısız ama mazeret sahibi insanlara gösterdiğiniz hoşgörü, ileride sizin başarısızlıklarınızın görmezden gelinmesini sağlayacaktır! Başarısız ama huzurlu yaşamanın yolu, başkalarının başarısızlıklarını görmezden gelmekten geçer.
- Dert Yarıştırma; Yurdum insanının beni en çok şaşırtan tarafı, problemlerini çözmekten daha çok, problemleri üzerine konuşmayı (dertleşmeyi) sevmesidir. Bu garip dert yarıştırma hali yaygın bir yerel terapi geleneğidir. Arabesk müzikte, “Senin derdin dert midir / benim derdim yanında / böyle dert gördün mü/ söyle sen hayatında,” şeklinde ifadesini bulur. Dertleşme davranışı,”Demek ki herkes dertli, o zaman ben de normalim,” diyebilmek için yapılır. Dertleşme süreci sonunda oluşan, “Herkes başarısız, ben de başarısızım, demek ki ben normalim!” duygusu, insanı çaresiz ama huzurlu yapar!
- Gariban Yücelticilik; Türk kültürü kaybedenleri kazananlardan daha fazla yücelten nadir toplumlardandır. Garibanlar bu ülkenin kutsal çocuklarıdır. Türk filmlerinde gariban kötü adam yoktur, çünkü gariban kötülük yapsa sa onun garibanlığı yanlışını aklar. Garibanlık öyle güçlü bir doğrudur ki, kırk yanlışı götürür. Bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük ideolojik hareketi “garibanizim”dir Batı toplumu az sayıdaki başarılı insanı kaybedeb çoğunluktan korur ve yüceltir. Bizde garibanlar “güçlü ama kötü” kazananlardan korunur ve yüceltilir. Kişi başarısız bir gariban olduğu için kendini kötü hissetmez, aksine “özel” hisseder. garibanlıktan çıkmak için çaba da harcamaz. Garibanı sev ve koru, bir gün sen de kaybeder, gariban olursan itibarın kazananlardan daha fazla olur!
- Dış Güçler Teorisi; Başarısızlık ve problemlerden dolayı başkalarını suçlamak, insanı yerinde saydırsa da, insan ruhunu “serinleten” bir davranıştır. Geri kalmışlığımızdan, onlarca siyasi sorunumuzdan kendimizi sorumlu tutup bunalıma gireceğimize, dış güçleri suçlayıp kendimize saygımızı koruruz. Politik başarısızlıklarının sonucunda çıkan problemleri “dış güçlerin oyunu” diye açıklamak iç güçlerin çok iyi bir oyunudur! İleride öğreneceğiniz, her başarısızlıktan kendini suçlayanlar, başkalarını suçlayanlardan daha fazla bunalıma giriyor!
- Arabesk Müzik; Arabesk müzik Türk insanının öğrenilmiş çaresizliğini huşu içinde yaşaması için icat etmiştir. Daha çok dertli müzik dinleyerek derdinden kurtulmak bize özgü orjinal bir çözümdür. Arabesk müzik neden “bütün duyguları ağır yaralı” insanlarımıza “ilaç gibi” geliyor? Çünkü yurdum garibanı “aydınlanma değil merhamet” ister! İnsanlar neden sorunları hakkında aydınlanmak değil acınmak ister? Bilmem!
Ne kadarda ilginç değil mi? Başarısızlığı başkalarına yükleyerek sadece zaman kazanılır. Başarının kaynağını mı arıyorsanız? O zaman içinize dikkatli bakın!
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/10/bulent-vural-250×250.jpg” ]Bülent Vural
Kule Canbazı Editörü
[/author]