‘Bir insanla geçinmek istiyorsanız, çıkarına inancına dokunmayacaksınız,’ derler. İnancına dokunduğunuz insan belki usulca sizden uzaklaşabilir ama çıkarına dokunduğunuz mutlaka tepki gösterir.
Önce, ‘çıkar’ deyince ne demek istediğimizi anlatalım. İnsan, her şeyden önce canlı kalmak istediğine göre, birincil çıkar; can emniyetini sağlama almaktır. Buna yardımcı olan, çıkarlara da ikincil çıkarlar diyelim. Örneğin, servet edinmek, gelecekteki muhtemel tehlikelere karşı önlem almaktır. Bunun yanında, itibarlı olmak, nüfuzlu olmak, sayılmak, sevilmek, çevre edinmek vb. ise güçlü görünmek ve muhtemel saldırıları caydırmak içindir.
Öyle anlaşılıyor ki; çıkarını korumaya çalışan insan, aslında, canını korumaya çalışıyor. İşte bu yüzden çıkarına saldırı hisseden kişi, mutlaka tepki verir. Buradaki tepki kişinin meşrebine, görgüsüne göre değişir. Kimisi öfkeyle saldırır, kimi sitem eder, kimi günü gelince tahsil edilmek üzere alacak defterine yazar, kimi küser, kimi pusu kurup, kuyusunu kazmaya uğraşır, kimi dedikodu, iftira ve yalan ile karalamaya çalışır.
Çıkarını korumak, canını korumaksa, insan ne kadar korkaksa o kadar çıkarına düşkündür. Günümüzde korku hâkim olduğu için, aileler çocuklarını korku ile büyütüyorlar. Çocuklara, arkadaşların senin rakibin deniyor. ‘Rakip,’ sözcük olarak masum görünse de, senin çıkarına göz dikendir, yani gizli düşmandır.
Dünyamız, mevcuttan daha fazla pay almak isteyen ve rakiplerinden bir adım önde olmak için, gözünü dört açan, hırs küpü insanlarla dolu. Üstelik aynı gölden su alıyormuş ve gölün suyu bir gün bitecekmiş gibi bir düşünceyle, gaddar ve saldırgan davranıyorlar. Hal böyle olunca, her an her yerde çıkar çatışması oluyor. Bitmez tükenmez bir çatışma, kapışma, itişme ve çekişme harala gürele gidiyor.
İşin en enteresan yanı da, insanlar bu kıyasıya yarışı olağan görüyorlar. Her an, ‘Acaba aldatılıyor muyum? Hakkım olanı kaptırıyor muyum? Enayi durumuna mı düştüm?’ endişesiyle yaşıyorlar. Bu endişeyle arkadaşlarını, meslektaşlarını, komşularını ‘gizli düşman’ gibi görüyorlar. ‘Etrafım düşmanlarla çevrili,’ diye düşünen bir insanda, anlayış, merhamet, hoşgörü, uzlaşma gibi erdemlerin olması mümkün müdür?
Kişisel önlemlerle abı hayata ulaşmanın mümkün olamadığını, her ölümle hatırlıyoruz. Dünya doğası gereği hiçbir canlıya sonsuz bir yaşam tanımıyor. Doğanın vermediğini kendim tesis ederim sananlar, dünyayı çıkar çatışması ile tüketiyorlar.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]