Bir Polonyalı, kırsal bir bölgeden geçerken arabasının lastiği patlamış. Adam lastik değiştirmeye başladığında, yanına küçük bir çocuk gelmiş. Eliyle oradaki bir aleti işaret ederek, “Bu nedir?” diye sormuş.
“O bir kriko,” demiş adam. “Babamda bundan iki tane var,” demiş çocuk. Bir süre sonra çocuk yine, eliyle bir başka aleti işaret ederek, “Bu nedir,” diye sormuş.
Adam; “Bu bir el feneri,” demiş. Çocuk, “Babamda bundan iki tane var. Peki ya oradaki bir İngiliz anahtarı mı?” “Evet,” demiş adam, biraz canı sıkılarak. Çocuk “Babamda bundan iki tane var,” demiş yine.
Bu muhabbet böyle sürüp gitmiş. Adam işini bitirince, yol kenarına işemeye koyulmuş. Bir süredir sorularından sıkıldığı çocukla alay için, önündeki organı gösterip, hınzırca gülümseyerek; “Peki bundan da babanda iki tane var mı?” demiş.
“Elbette hayır,” demiş çocuk ve eklemiş; “Babamda da bir tane var ama bunun tam iki katı büyüklüğünde.”
Çocuk, küçücük bedeniyle, dev gibi görünen büyükleri karşısında, çok güçsüzdür. Bu yüzden çocuk, büyüklerin isteklerine karşı koyamayacağını çok çabuk öğrenir. Bu yüzden çocuk, tepkisiz kalmayı yeğler. Bu durumun farkına varamayanlar, ‘o çocuktur anlamaz,’ sanır. Böyle sananlar, hikâyedeki Polonyalı gibi ağzının payını alır.
Çocuğunu, istediği gibi yetiştirmek isteyen anne baba onun zekâsından yararlanmaktan ziyade güçsüzlüğünden yararlanır. Çocuk her an izlenmekte olduğunu ve anne babasının istediği gibi davrandığında ödül, aksi takdirde ceza alacağını çabucak öğrenir. Ödül almanın güzelliğini, ceza almanın acısını öğrendiğinde, kurnaz olmak gerektiğini kavramış ve artık siyasetçi olmuştur. Her şeyi anlar ama işine geldiği gibi davranmaya başlar.
Güçsüzlüğü kullanılarak ceza ve ödül ile ehlileştirilmiş çocuk, anne babasının istediği gibi davranmaya koşullandırılmıştır. Bir yanda kendi istekleri, öteki yanda anne babanın istekleri ile bir bütün olan şahsiyet ikiye bölünmüştür. Bu ikilik bünyeye girince, hep ama hep bir taraf öksüz kalacak ne yapılsa ne edilse dirlik sağlanamayacaktır.
Anne babaların ve toplumun tek istediği ferdi kontrol edebilmektir. Çocuğu bu amaca uygun yetiştirmenin yegâne yolu onu doğallığından ayırmaktır. Doğal bir insanın talebi yalnızca kendi içinden gelenleri yapmak olacak, hiçbir ödül bundan daha değerli olmayacaktır. Kendi isteği dışında hiçbir şeye evet demeyecek, kendi isteklerini yaparken zerre suçluluk duymayacak, hiçbir saçma kuralı tanımayacaktır. Böyle bir insan kontrol edilebilir mi?
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]