Her gün bültenlerde, telefonda dolandırılan kişilerle ilgili haberler izliyoruz, dolandırılanlara çok üzülüyoruz, insanların yıllarca yemeyip içmeyip biriktirdikleri paralarını yabancıların eline nasıl bırakabildiklerine hayret ediyoruz.
Dolandırıcıların “çok gerçekçi” yalan söylediklerini belirten mağdurlar, hipnoz olduklarını, anlatanlara inandıklarını söylüyorlar. Bir insan yalan söylemeyi nasıl alışkanlık haline getiriyor, söylediklerine kendi inandıktan sonra, karşısındakini nasıl “bu derece gerçekçi” inandırıyor?
Son günlerde sıkça karşılaşılan telefon dolandırıcılarıyla geçmişte karşı karşıya kaldığını söyleyen Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, rahatlıkla yalan söyleyenlerin genellikle “mitomani” hastası olduğunu, bu hastalığın ergenlik yaşlarında, kişiliğin oluştuğu dönemlerde başladığını belirterek, anne babalara uyarılarda bulundu. Mitomani hastalığının tedavi edilmediği takdirde, bir dürtü kontrol bozukluğu olarak ömür boyu sürdüğüne dikkat çekti.
“Mantık Hatası Yapmadan Sıra Sıra Yalan Söylerler”
Dr. Sabri Yurdakul, kendisini Emniyetten aradıklarını söyleyen kişilerin telsiz sesleri arasından cep telefonunu bırakmadan sürekli komut vermeye başladıkları zaman çok inandırıcı olduklarını belirterek, bu haberleri daha önce duyduğunu ve bilinçli davranarak, normal telefondan ben sizi arayayım diyerek cep telefonunu kapattığını söyledi. Dr. Yurdakul; “Psikiyatrist olmama karşın eğer böyle bir durumun varlığını bilmesem beni de inandırmalarının mümkün olduğunu, çünkü düşünmeye fırsat vermeden çok gerçekçi olabilecek olayları, mantık hatası yapmadan arka arkaya sıraladıklarını hatırlıyorum. Normal bir insanın açık vermeden bunu yapabilmesi gerçekten çok zor bir durumdur. Bu nedenle bunu yapan kişilerin çok rahat olmaları ve hatta kendilerini inandıracak şekilde yalan söylediklerini ifade etmek mümkün. Alışkın olmayan ve yalan dizgesinde konuşma konusunda deneyimli olmayan, bu yönde çok hızlı düşünemeyen bir insanın bunu yapması mümkün değildir” dedi.
Neden Eğitim Düzeyi Yüksek İnsanlar Bile Bu Telefonlara İnanıyor?
Dr. Sabri Yurdakul, eğitimli de olsa eğitimsiz de olsa insanın doğası gereği bir otoriteye boyun eğme eğiliminde olduğunu söyledi. “Kişinin sosyo-kültürel seviyesinin yüksek olması, anlatılanlara daha geniş perspektifle bakmasına sebep olur, ancak arayan kişinin durup dinlenmeden konuşarak karşısındaki insanın düşünmesine fırsat vermemesi, kesintisiz anlatmaya devam etmesi, dolandırıcının isteklerini yerine getirmesine sebep olur” dedi.
Dr.Yurdakul, Mitomani adı verilen hastalığın kişilerde; neden – sonuç ilişkisi düşünmeden yalan söylemenin alışkanlık haline gelen durumlar olduğunu belirtti. Mitomani hastalarının bu çetelerle birlikte aldıkları paradan ziyade insanları kaldırmış olmaktan dolayı mutluluk duyduklarını söyledi. Söyledikleri yalanlarla karşılarındakini ikna etmiş, bunu yapabildiklerini kendilerine ispatlamış olmanın büyük hazzını yaşarlar.
Mitomani, Bin Kişiden Birinde Görülür
Mitomaninin kişiliğin oluştuğu dönemlerde başlayan ve tedavi edilmezse ömür boyu süren bir dürtü kontrol bozukluklarından biri olduğuna dikkat çekti. Dr. Yurdakul; “Mitomaninin ortaya çıkması için fiziksel ya da ruhsal bir hastalık olması gerekmez. Yapılan araştırmalar bu kişilerin yetiştikleri aile ortamında, aile bireylerinde psikolojik sorunlar bulunduğu, tıbbi araştırmalarda ise kafa travması, epilepsi ve beyin elektrosu bozuklukları gözlenebilmektedir. Tüm obsesyonlarda olduğu gibi dürtü kontrol bozukluklarının bir alt grubu olan mitomanide de takıntının özelliklerini görmek mümkündür. Bu yüzden tedavi de takıntıların tedavisine yönelik olup mitomani tedavisinde takıntı giderici ilaçlar kullanılmakta, kişi bununla dürtülerine hakim olabilmektedir. Mitomani tedavisinde tek başına ilaç yetersiz olur, bu tedavinin psikoterapi ile desteklenmesi gerekmektedir. Yalan alışkanlığının sebep ve sonuçlarının değerlendirilmesi, yalan söyleme davranışının engellenmesi, dürtülerinin kontrol edilmesi, yalana giden durumların saptanıp bu durumların yalansız geçiştirilmesi, yalana neden olan ruhsal ihtiyaçların belirlenip bunların yalan dışında yönlendirilmesi, sosyal ilişkilerin tekrar sağlanması, yalansız bir hayatın organize edilmesi psikoterapinin amaçları arasındadır. Bilişsel terapiler, bu davranışlara neden olan durumların saptanıp tedavisinin sürdürülmesinde yararlı olmaktadır” dedi.