Steinberg, nerdeyse yirmi yıldır öğle yemeği yediği lokantaya gitmiş.
Öğle yemeğine hep tavuk çorbası ile başladığından, onu tanıyan garson hemen tavuk çorbasını getirmiş. Garson yanından ayrılırken, Steinberg,“Lütfen çorbayı tadar mısınız,” demiş. Garson, “Efendim ben bildim bileli siz her gün öğleyin bu çorbayı içiyorsunuz. Aynı çorbayı getirmeme rağmen, neden tatmamı istiyorsunuz?” diye sormuş. Steinberg, sanki garson hiçbir şey söylememiş gibi, sakince, “Lütfen çorbayı tadar mısın?” diye tekrar etmiş.
Garson, “Efendim ben, tavuk çorbasının tadını biliyorum. Neden çorbayı tatmam için ısrar ediyorsunuz?” demiş nazikçe. Steinberg, yine hiç istifini bozmadan, “Bu çorbayı tatmanızı istiyorum,”diye üstelemiş. Garson bakmış olacak gibi değil, isteği yerine getirmek için kaşığı almak isteyince, kaşığın olmadığını görmüş, “Kaşık nerede?” demiş. Steinberg, “Hah işte ne demek istediğimi anladın,” demiş.
Steinberg, söylemek istediğini apaçık söyleyebilirdi ama böyle söylemeyi tercih etmiş. Peki, apaçık söylese daha iyi olmaz mıydı?
İnsanlar birini dinlerken, söyleneni ya kabul ederler, ya da reddederler. Birine, bir şeyi kabul ettirmek isteyenler, ne söyledikleri kadar, nasıl söylediklerine de dikkat etmelidir. Zira insanlar ne söylediğinizden ziyade, nasıl söylediğinize bakarlar. Örneğin, sigara içen birine, ‘Sigara sağlığa zararlıdır,’ derseniz, söylenen doğrudur ama karşı tarafın bunu reddetme ihtimali yüksektir.
Nedenine gelince, kendisine akıl verdiğinizi düşünüp, ben senden daha akıllıyım, demiş olduğunuzu ve kendisini küçümsediğinizi düşünür. Kendini küçümseyen birinin, söylediği her şeyi reddeder.
Tıpkı bunun gibi, açık konuşmayı, karşı taraf, meydan okumak gibi görebilir. Meydan okuyan birinin söylediklerini kabul edersem, ‘tırsmış gibi görünürüm,’ diye düşünür ve söylenenleri reddeder.
Muradınız karşıya olanı fark ettirmek ise, söylediğinizi alıp kabul etmesi için nabza göre şerbet vermelisiniz. Açık konuşunca ikna edilecek insan vardır, ima ile ikna olacak insan vardır. Burada ustalık kime neyi nasıl söyleyeceğini bilmektir.
Otoriter ailede yetişenler, fikirleri sorulmadığı için açık konuşmayı öğrenemezler. Ayrıca otoriter ailede yetişen çocuklar pek adam yerine konmadığı için, alıngan ve içe kapanık olurlar. Bizim geleneklerimiz biraz böyle olduğundan, insanımız açık konuşandan ziyade imalı konuşanı sever. Hele, kendini adam yerine koyana kurban olur.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]