Son yirmi yılda sağlık-hastalık-beslenme üçlüsünün birbiriyle ne derece ilişkili olduğu anlaşıldı.
Önce yağsız yenilen ve bu yağsız beslenme sonucu depresyonun arttığı doksanlı yılları yaşadık. Sonra adıyla anılan proteinli diyeti sonucu kendi damarlarını bile tıkayan doktorların olduğu ikibinli yıllar geldi geçti. Günümüzde de farklı noktalara vurgu yapan değişik diyet önerileri çıkmaya devam ediyor. Bu diyet önerilerinde tek hedef hızla kilo vermek olduğu için kısa ve uzun vadedeki sağlık sorunları gözardı ediliyor.
Örneğin, uzun süre yapılan ağır protein diyetleri vücudun asit seviyesini arttırdığı için böbrek taşı oluşumundan ürik asit yüksekliğine, ağız kokusundan kabızlığa ve hatta osteoporoz ve damar sertliğine zemin hazırlıyor.
‘Kilo vermek ilk hedef olduğu için, kilo verirken sağlığımızı olumsuz etkileyebileceğimizi düşünmüyoruz bile. Oysa diyet seçerken hem kalıcı kilo kontrolü hedeflemeli hem de daha sağlıklı bir beslenme şekli yaşam tarzı olmalıdır. Alkali Diyet bu amaçları hedefleyen bir beslenme şekli olarak öne çıkıyor.‘ diyen Dr. Ayşegül Çoruhlu, şimdiye kadar olan diyet önerilerindeki eksik kalan parçanın vücudun asit-alkali dengesinin daima korunması gerekliliği olduğunu söylüyor.
Alkali diyet programı hakkında detaylı bilgi veren Dr. Ayşegül Çoruhlu, ‘Bu programın amacı; vücudun asit-alkali dengesini koruyarak başvuran kişinin fiziksel, zihinsel, ve emosyonel performansını arttırmaktır. Kişinin kilo kontrolünü sağlamak, mevcut hastalıklarının tedavisinde tıbbi destek olmak ve koruyucu tıp uygulamalarıyla uzun süreli sağlık halini korumaktır.
Program tamamen kişiye özel olarak hazırlanıp gerekiyorsa ilaçla medikal tedavi, vitamin destek ürünlerinin reçetelendirilmesi yapılır. Arzu edilen hedefe yönelik, alkali beslenme listeleri hazırlanır. Programın sonunda yapılan tahlillerle de programın başarısı ölçülebilmektedir‘ diyor.