George Bernard Shaw’un oyunlarından biri sahneye konmuş. Oyunun ilk gecesi, oyun bitiminde alkışlar aralıksız devam edince, Shaw tebrikleri kabul etmek için bir adım öne çıkarak, nezaketle selam vermiş.Alkışlar bir ara azalınca, bir muhalifi, gür bir sesle; “Shaw oyun berbat!” diye bağırmış.
Kısa bir sessizlik olmuş, Shaw hiç istifini bozmadan; “Dostum, sana tamamen katılıyorum ama büyük çoğunluk karşısında…” burada eliyle salon dolusu seyirciyi gösterir, “Biz ikimiz kim oluyoruz?” diye bağırır. Bu laf üzerine solanda alkış tufanı kopar.
Burada Shaw, taşı gediğine koymuş. Böyle insanlara hazır cevap diyoruz. İşin püf noktası ise, hazır cevap olanlar, cevaba hazırlanmıyor, cevap kendiliğinden geliyor.
Cevap önceden hazırlansa nasıl olur?
Bir konferans bitiminde karısı Mark Twain’i almaya gelir. Eşi arabaya binince, “konuşma nasıldı?” diye sorar. Bunun üzerine Mark Twain:
“Hangisi?” demiş.
Eşi şaşırmış şekilde kendine bakınca;
“Hazırladığım mı? Orada yaptığım mı, yoksa şimdi şöyle konuşsaydım diye düşündüğüm konuşma mı?”
Şimdi bu iki olayı irdelersek, Shaw’ın kendiliğinden verdiği cevap bilincin işi, Twain’in bir konuşma için hazırlanması zihnin işidir.
Zihin, bir konuyu araştırıp öğrenir, gerekiyorsa hafızaya kaydeder, sırası gelince öğrendiğini kullanır. Eskimiş bilgileri silip yenileyebilir. Bilgiler her an değişebildiğinden, zihin tazelenmezse, hep geriye düşer. O an olanlarla ilgilidir. Tepkiseldir.
Bilinç, olayın bütününü kavrayıp, özünü anlamaya çabalar. Tepki vermek yerine cevap vermeye isteklidir. Karşındakine haddini bildirmekten ziyade, aklını başına getirmeye niyet eder.
Zihinle hareket eden, ‘haklı olmak’, bilinçle hareket eden, ‘mutlu olmak’ peşindedir. İşte bu yüzden olayın özünü kavramaya çalışmak mutluğa giden yoldur.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]