Seyyar satıcı bir adam, izinsiz satış yapmaktan tutuklanıp nezarete atılmış. Nezarette, izinsiz fuhuş yapmaktan üç fahişe bulunuyormuş. Bir süre sonra, hepsini mahkeme salonuna almışlar.
Hâkim, huzura alınan birinci kadına, “Suçun sabit, bir diyeceğin var mı?”diye sormuş. Kadın, “efendim ben bir modelim, hiçbir suçum yok,” demiş. Suçüstü yakalanan kadının, mahkemeyi aldatmaya çalışması, hâkimi kızdırmış, “Size bir ay hapis cezası veriyorum,” demiş. İkinci kadın huzura alınmış. Ona da aynı soru sorulmuş, kadın, “Ben artistim, yanlışlıkla tutuklandım,” demiş. Hâkim, bu kadına 60 gün hapis vermiş. Üçüncü kadın huzura alınmış. Aynı soru ona sorulunca, kadın, “Doğruyu söylemek gerekirse, ben fahişeyim,” demiş. Bu dürüst ifade, Hâkim’i şaşırtmış, “Bir insanın bu kadar kendine özgü olması az rastlanan bir şey. Gidebilirsiniz size beraat veriyorum,” demiş.
Sıra, olan biteni mahkeme salonunda izleyen seyyar satıcıya gelmiş. Hâkim, “bir diyeceğin var mı?” deyince, seyyar satıcı, “Efendim doğruyu söylemek gerekirse, ben bir fahişeyim,” demiş.
Seyyar satıcı, ‘çakallık’ yapmaya çalışmış ama pek uymamış.
İnsanlar; gerçek yüzlerini gizleyip, kâh çakallık, tilkilik, kurtluk, aslanlık, hinlik, cinlik, mütevazılık yapıyorlar, kâh öfkesini, kızgınlığını, kırgınlığını gizleyip sevimli, sempatik, nezaketli görünerek bin bir kılığa giriyorlar, kâh ‘Al takke ver külah’ veya ‘Alavere dalavere’ yaparak, işlerini yürütüyorlar. Derken bırakın ikiyüzlü olmayı iki bin yüzlü oluyorlar.
İnsanlar iki bin yüzlü olmayı bıraksa, daha iyi olmaz mı?
Olur, harika olur ama bunu yapabilecek kudret herkeste olamıyor. Öfkelendiğinde öfkesini gösterene, ‘kaba,’ diyorlar, istemediğine hayır diyene, ‘bencil’ diyorlar, karşı cinse arzusunu belirtene, ‘günah’ diyorlar, cinsi iştahını belli edene, ‘sapık’ diyorlar, istekleri için çabuk davranana, ‘telaşlı, aceleci’ diyorlar, kendi yağı ile kavrulmaya çalışana, ‘cimri’ diyorlar, çok çalışana, ‘daha küpü dolduramadın mı?’ diyorlar, keyfine düşkün olana, ‘haylaz’ diyorlar, işlerini rast getirmek için çare üretene, ‘uyanık’ diyorlar, birini övene, ‘yalaka’ diyorlar, vb. Hâsılı vesselam, toplum, azıcık farklı, sıra dışı olana haddini bildiriyor.
İnsanlar sıra dışı olanlardan korkarlar. Zira büyük çoğunluk, ‘normal’ kalıbına girmiş ve orada sıkışıp kalmış olmaktan çok sıkıntılıdır. Sıra dışı olanlar, diğerlerine, ‘normal kalıbından’ çıkılabileceğini hatırlatır. Kişi, ‘o yapıyor, ben yapamıyorum,’ düşüncesiyle kendine kızar. Kendini düzelteceğine, sıra dışı olanı ‘normalleştirmek’ için, onları şiddetle cezalandırır.
Her daim dürüst olabilmek için, toplum baskısını hiçe sayacak kadar güçlü olmak gerekir. Bugün bunu, deliler ve veliler yapabiliyor. Bunların dışında, bunu yapabilenlere kahraman deniyor ve heykeli dikiliyor. İkiyüzlü olmayalım demek sözde kolay olsa da, normal insanın, toplum baskısını hiçe sayması neredeyse imkânsızdır.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]