Yani doğan bir bebeğin ailesinin hedefi, çocuklarını evcilleştirip topluma uyumlu bir birey kazandırmaktır. Bilindiği gibi kişiliğin temelleri altı yaşına kadar atılıyor ve çocuk bu temellere göre bir kişilik sahibi oluyor.
Evcilleşme süreci genellikle şöyle oluyor: Üç yaşında bir çocuk düşünelim. Bu çocuk, büyük bir ihtimalle, ailesinin sağladığı sevgi ve güven ortamında neşeli çığlıklar atarak, tam bir saflıkla, büyük bir merakla, her şeyi tanımaya ve anlamaya çalışıyordur. İyiyi-kötüyü bilmez, çirkin-güzel ayırt etmez, dişiyi-erkeği tanıyamaz, ayıp-günahı anlamaz. Başına buyruk merakla her şeye dokunup tanımaya çalışırken, bir gün babasının sazını ellemeye kalkışmış olsun. Sazın düşüp kırılma ihtimali babayı korkutmuş ve çocuğuna bir tokat atmış olsun. Çocuk, babasından tokadı yiyince, o da babasına vurmak için hamle yapmış, bunun üzerine baba büsbütün öfkelenip, ‘Vay, babaya el kaldırıyorsun ha!’ deyip bir tane daha tokat vurmuş olsun.
Bu olayda, babanın, çocuğuna yapmaması gerekenleri belletmeye çalıştığı aşikâr. Acaba çocuğun dünyasında neler oldu? Birincisi, fiziksel olarak canı yandı. İkincisi, kendisini seven ve koruyup kollayan babasından, sadece merakı yüzünden tokat yedi. Kedisini korumaya kalkışınca bir tokat daha yedi. Büyük bir haksızlığa uğradığını hissetti. Bu haksızlık, hiç unutulmayacak biçimde zihne kazındığı gibi, babanın güvenilir olmadığına karar verdi. Üstelik babasının gücü karşısında acizliğini fark edip korktu.
Bu deneyim, çocuğun saflığının bittiği andır. Çocuk, benzer haksızlıkları diğer aile fertlerinden, yakın çevresinden ve toplumun çeşitli kesimlerinden gördükçe, her seferinde, saflığı ve güveni bir derece daha yitirir. Artık saf olmanın güvenli olmadığını iyice bellemiştir. ‘Olduğu gibi görünmenin,’ güvenli olmadığını, ‘beklenen gibi görünmenin’ daha güvenli olduğunu anlamıştır. Böylece toplumun geçerli anayasasını anlamış ve kabul etmiş olur. Mademki kural budur deyip, zekâsına ve kabiliyetine göre toplumda bir yer edinecek, o şekilde hayatını sürdürecektir.
Evcilleşmiş fert, kendini feda etmiş, toplumun isteklerine göre davranmayı seçmiştir. Kendini feda eden insan, bir gün, bunun bedelinin hiçbir ödüle değer olmadığını anlayacaktır. İşte bunu anladığı gün, kendine dönmenin yollarını arayacaktır.
Toplum, her ne kadar, kendine dönene bencil dese de, bu asla doğru değildir. Çünkü kendine dönen insan, kendini bilecek, kendini bilen, başkasını da bilecektir.
Hiç kendini bilenden başkasına zarar gelir mi?
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]