NLP konusundaki ilk Uzman Eğitimci Eğitmeni olan Mustafa Çay, bizi mutsuz eden şeyleri tek tek inceledi, bunları yok edip mutluluğa dönüştürmenin formüllerini oluşturdu.
Her şeyde olduğu gibi mutlulukta da “farkındalık” önemli… Nelerin sizi mutsuz ettiğini ve sizi mutsuz eden şeylerle nasıl savaşacağınızı biliyor musunuz? İşte mutluluk tarifleri;
Kendimizi nasıl mutsuz ediyoruz?
[tabs type=”vertical”][tabs_head][tab_title]İçimizdeki papağan[/tab_title][tab_title]Papağana azının payını verin[/tab_title][tab_title]Duygusal sivrisinekler[/tab_title][tab_title]Sivrisineklere sineklik[/tab_title][tab_title]Duyguların kontrolünü kaybetmek[/tab_title][tab_title]Duyguları şekillendirin[/tab_title][tab_title]Geçmişte yaşamak[/tab_title][tab_title]Anı yaşayın[/tab_title][tab_title]Hayır diyememek[/tab_title][tab_title]Hayır Deyin[/tab_title][/tabs_head][tab] Bir olumsuzlukla karşılaştığımızda içimizde aynı şeyleri tekrar eden bir papağan var. Her olumsuzlukta hemen “eyvah, mahvoldum” diyor, başarısız olunca “ben aptalın tekiyim!” Halbuki bu, bizim üzerine düşünerek vardığımız bir sonuç değil. Ciddiye alınmaması gereken ve sürekli tekrar yapan bir papağan o. Normalde bir papağan sizi eleştirse onu ciddiye alır mısınız? Bir şeyi inşa etmek için kolay motive olmuyoruz ama yıkmak için 7 gün 24 saat hazırız sanki… Oysa düşüncenin şakası olmaz, bizi düşüncelerimiz şekillendiriyor. “Can çıkar huy çıkmaz”, “İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur” gibi atasözleri de bunu körüklüyor. Oysa bunlar değişimin önündeki en büyük engeller![/tab][tab] Papağanı eğitmek için ihtiyacınız olan tek şek minik bir paket lastiği. Bunu bileğinize takın. Baktınız ki papağan sızlanmaya başladı, her olumsuz düşüncede sihirli lastiğinizi kolunuzu acıtacak kadar çekip bırakın. Papağan neye uğradığını şaşıracak ve birden sessizleştiğini fark edeceksiniz. Aklınızdan geçen her olumsuz düşüncede bunu yapın. Papağana cevabınız da hep hazır olsun. “Zaten bütün aksilikler beni bulur” diyorsa, “Ben bu zorluğun üstesinden rahatlıkla gelebilirim” deyin. Bunu bir oyun haline getirdiğinizde her şey sizin kontrolünüze geçecek![/tab][tab] Zehirli düşünceler ya da kuruntular bazen sivrisinekler gibi sinsice aklımıza girer ve pusuya yatıp en zayıf anımızı kollar, sonra kanımızı emip bizi güçsüz düşürür ve hasta eder. Oysa Kuantum fiziği, etrafımızda gördüğümüz her şeyin bizim düşüncelerimizle var olduğunu çok güzel açıklıyor. Sanılanın aksine hayatımız, dışımızdakilerle değil içimizdekilerle şekilleniyor.[/tab][tab] Duygusal sivrisinekler kanımızı emmeye başladığında onlara da sineklik takmaya ne dersiniz? Bir şeyi yaşıyoruz ve bitiyor, halbuki biz bu durumu zihnimizde evirip çevirmeye devam ediyoruz. İşte bu “kaşıntı etkisi”dir. Malum, yarayı kaşıdıkça kötüleştirirsiniz. Bu yüzden acıları dozunda yaşadıktan sonra rafa kaldırın, onları kaşımayı bırakın. Kaşındığınızı fark ettiğiniz an, sivrisinekleri çevrenizden kovun ve modunuzu değiştirecek güzel bir hamle yapın! Neşeli bir müzik açın mesela, duygusal sivrisineklerin hemen kaçtığını göreceksiniz.[/tab][tab] Takma kafana olur böyle şeyler” ya da “üzülme, geçer!” derler. Oysa kimse nasıl geçeceğini söylemez. Düşünceler zihnimizdedir, onları fiziksel olarak hissetmeyiz ama duyguları bedenimizde kalp çarpıntısı, mide krampı olarak hissedebiliriz. Öte yandan duygular misafirdir, yatıya kalmazlar. Tabii siz onları zorla alıkoymadığınız sürece… Biri gitmek istiyorsa onu zorla tutmamalısınız. Bu duygular için de geçerli. Duygular saman alevi gibidir, hızla etkisini kaybeder ama siz üzerine benzin dökerseniz yangın hiç bitmez[/tab][tab] Duygularınız aslında bize mesaj ileten sinyallerdir. Konuşun duygularınızla… Size ne anlatmak istediklerini dinleyin. Olumsuz duyguların bir şekli, rengi, yönü ve büyüklüğü vardır. Mesela “taş gibi mide”nize oturduysa hayalinizde o taşı kırın, un ufak edin ve vücudunuzdan dışarı atın. O oturma hissinin bir anda yok olduğunu göreceksiniz.[/tab][tab] Geç-miş. Adı üzerinde şimdi değil. Mutsuz insanların tamamı uzak ya da yakın bir geçmişte yaşadığı için böyledir. Geçmişte kaçırdıkları fırsatları, haksızlıkları düşünüp hayıflanırlar.[/tab][tab] Eğer yaşadığınız her saniyeyi farkındalıkla ve tadını çıkararak yaşarsanız, şüphe edeceğiniz, içinize kurt düşürecek bir durumla karşılaşmazsınız. Doğada bizden başka tüm canlılar anı yaşar ve onlar bu tür sorunlarla hiç karşılaşmaz.[/tab][tab] Hayır” dediğimizde karşımızdaki insanı kaybedeceğimizi ya da onun gözünde küçük düşeceğimizi sanırız bazen. Oysa bu sadece ezik bir ruh halinin yansımasıdır. Bazen sırf hayır diyemediğimiz için iki ayağımız bir pabuca girer, ne kendimizi ne de karşımızdakini mutlu ederiz[/tab][tab] Karşınızdaki insana hayır cevabını onu kırmadan, onu onore ederek verebilirsiniz. Mesela arkadaşınız sizi tiyatroya davet etti ama çalışmak zorundasınız. “Bunu çok isterdim ama işi yetiştirmem gerekiyor, başka bir zaman seninle tiyatroya gitmeyi çok isterim” deyin. Bu hayatın doğal bir parçasıdır ve emin olun bazen hayır demek evet demekten bin kat daha çok mutlu eder insanı…[/tab][/tabs]