Bir araştırma yapılsa, sanırım, insanların en çok orospudan ve ibneden nefret ettiği görülür.
Daha sonra, yalancılık, ikiyüzlülük, sahtekârlık, hırsızlık, sinsilik, kurallara uymamak vb gibi davranışlar gelir.
İnsanların en çok nefret ettikleri şeyin cinsel içerikli olması enteresandır. Orospudan nefret edilmesinin nedeni, toplumun dayattığı cinsel kurallara uymamak, ibneden nefretin nedeni ise, toplumun dayattığı erkek şablonunun tam tersini yapmaktır.
Önce aile, sonra okul, sonra da dini kurallar ve toplum kuralları el birliği ile çocuğu belli bir kalıba sokuyor. Bu kalıbın adamı olmayanı, toplum, adeta linç ettiği için, bireyler toplum kurallarına uymak zorunda kalıyorlar. Toplum özellikle cinsellik üzerine çok fazla yasak koyuyor. Dinler, toplum kurallarına uymayan cinsel davranışların çok günah olduğunu söylüyor. Böylece bedenin en güçlü dürtüsü çok baskılanmış oluyor.
Bedeninin en güçlü dürtüsü ile toplum baskısı arasında bunalan insan, cinselliğini bastırmak zorunda kalıyor. Bu bunalımdan bir çıkış yolu ararken, çevresine bakıyor. ‘Cinselliğimi bastıran ve bunalan sadece ben miyim, yoksa âlemin enayisi miyim?’ diye etrafını gözetliyor. Kendisi, güçlü dürtüsü ile korkunç bir mücadele vermekten cehennem azabı çekmekte iken, bir orospunun, sanki toplum baskısı yokmuş gibi, cinselliğini serbestçe hatta pervasızca yaşadığını görünce, kural tanımayanların zevki sefa içinde olduğunu, kendisinin ise azap çektiğini düşünüyor. Kendisi azap çekerken, zevk içinde olanlara kızıyor ve onlardan nefret ediyor.
İnsanın yaşam tarzı kendi tercihidir. Toplumun beğendiği biri olmak için, biyolojisini kurban edenin, kendisi gibi davranmayan birinden nefret ediyor olması, nefret edilenin kabahati değildir. Aslında şahıs, kendi yaşam tarzından duyduğu azabı hatırlatan kişiden nefret etmektedir.
Herkes kendinden sorumludur. İnsanlar yanlış da yaparlar doğru da. Yanlışlarının cezasını, doğrularının mükâfatını gördükçe değişeceklerdir. Doğru ve yanlış yaşayarak öğrenilebilir. ‘Dur ben doğruların ne olduğunu söyleyeyim de kişi yanlış yapıp üzülmesin,’ diye verilen öğütler bir kulaktan girip bir kulaktan çıkmaktadır.
Herkes kendi bilgisi ve tecrübesine uygun yaşam tarzı ile yaşar ve bir başkasına zarar vermedikçe bu kimseyi ilgilendirmez. Bununla birlikte, ‘Tahrik olmak,’ zarar görmek anlamına gelmez ve müdahale hakkı doğurmaz.
Başkasının yaşam tarzından tahrik olan, bu yüzden başkasından nefret eden kendisine bakmalıdır.’ Tahrik olmak ve tahrik edenden nefret etmek,’ kendi yaşam tarzına isyanın ta kendisidir. Birisinden nefret edenin, aslında tüm kızgınlığı kendisinedir. Çünkü kendini dar kalıplar içine hapsetmiş olan yaşam tarzını değiştirmekten aciz olduğunu fark etmiştir.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]