Gözleri görmeyen yaşlı bir adam varmış. Geniş bir aile olarak yaşayan bu adamın çocukları, “Baba gel seni bir doktora götürelim, gözlerine baktıralım,” diyorlarmış. Baba her seferinde, “Ben böyle iyiyim. Artık görmeye ihtiyacım yok. Ayrıca benim sekiz oğlum, sekiz gelinim var. Bunların otuz iki gözü var. Bu gözler benim yerime bakar. Görmem gerekeni görür.” diyormuş. Mevcut durumunu kabullenmiş ihtiyarı bir türlü ikna edememişler.
Gel zaman git zaman evde bir yangın çıkmış. Herkes can havliyle evden kaçmış. Gözü görmeyen baba içeride kalmış. Gözleri görmediği için ne yana gideceğini bilememiş. Oracıkta yanarak can vermiş.
İşin içine can korkusu girince kör adam unutulmuş. Kendi gözüne muhtaç olduğunda ise iş işten geçmiş.
Kendisine öğretilen bilgilere sorgulamadan inanlar, bu bilgilerle yaşamını sürdürüyorlar. Hele bu haliyle bir şekilde idare edebiliyor, büyük bir zorluk çekmiyorsa, hikayedeki ihtiyar gibi yeni bir şey talep etmiyorlar. Bu tutum onlara çok pahalıya patlıyor ama onlar bunu göremiyorlar.
Büyüklerinin verdiği bilgilerden şüphelenmeyenler sorgulamazlar. Zaten şüphelenmeyi; onlardan ayrı düşmek, birlikten kopmak, yalnız kalmak gibi görürler ve bundan korkarlar.
Büyüklerine tereddütsüz inananlar aslında saf ve temiz insanlardır. Ancak böyle insanları kendi çıkarları uğruna kullanmak isteyen avcılar, her dönemde var olmuştur.
İnsanları kullanmak isteyenler; bu saf kalpli insanları çok ince tekniklerle kendilerine bağlarlar. Bir yere bağlananlar, artık söylenenlere sorgulamadan inanırlar. İşte bu kıvama geldiklerinde, onları birer taraftar hatta militan haline getirmek için gerçek dışı ya da çarpıtılmış bilgi vermekten çekinmezler. Sonuçta bir görüşün taraftarı olan bu insanlar, bir başkasının çıkarına hizmet eder hale geldiklerinin farkına bile varamazlar. Kendini bir başkası için feda etmek istemeyenler, her bilgiyi sorgularlar. Sorgulayanlar çarpıtılmış, yönlendirilmiş, değiştirilmiş bilgi verenlerden yani kötü niyetlilerden kendilerini korurlar
İnsanları kullanmak isteyenleri geçtim, büyüklerin naklettikleri bilgilerin çoğu, onların atalarından öğrendikleri. Bu yüzen pek çok bilgi çok çok eskilere o zamanın koşullarına, sanılara, kanılara hatta rivayetlere dayanıyor. Gerçekleri bilmek isteyenler; hiçbir ideolojiye, doktirine, cemaate körü körüne inanmazlar. Onlar önce sorgularlar.
Hüseyin GÜDÜCÜ
drguducu@hotmail.com