Gecenin geç saatlerine kadar içip, iyice sarhoş olan adam, sabahın köründe sallana sallana, sağa sola bakınarak evine gidiyormuş. Bir kapının önünden geçerken, ‘Doktor için zile basınız,’ yazısı görmüş. Durmuş ve zile basmış.
Doktor, uykulu gözlerle kapıyı açmış, “Buyurun ne istiyorsunuz?” diye sormuş. Sarhoş, “Burada doktor için zile basınız yazıyor. Herkes kendi işini yapsa olmaz mı? Doktor için ben niye zile basıyorum ki! Lanet olasıca doktor zili kendisi çalsa olmuyor mu?” diye bağırmış.
Hikâyedeki doktorun muradı, ‘doktora ihtiyacını varsa zili çalın,’ sarhoşun anladığı, ‘Doktor sizden bir yardım istiyor, onun için zili çalın!’
Muradını anlatabilmek önemli bir maharettir. Vakti zamanında muradını anlatmakta güçlük çekenler, bu durumu; ‘Ben ne söylerim, tamburam ne çalar’ veya ‘Ben derim bayram haftası, o anlar mangal tahtası,’ diyerek vurgulamışlar.
Nasıl oluyor da, kendi kavlince, muradını apaçık anlatan bir insanı, karşısındaki yanlış anlıyor?
Ekonomik ve sosyal durumları bir birinden çok farklı olan insanların buna paralel olarak kapasiteleri de çok farklı. Kiminin tek derdi, yaşamını sürdürmek, kiminin ki gönül eğlendirmek.
Tek derdi yaşamını sürdürmek olan büyük bir kitle var. Bu insanlar için en önemli şey yemek içmek, üremek, barınmak. Bu kitle temel ihtiyaçlarının derdinde olduğu için öncelikle ve sadece yarar gözetir. Bu insanlar için, tiyatro, sinema, heykel, müzik, tarih, roman hatta zarafet, keyif, mutluluk şöyle dursun, çiçek ve süs bitkileri bile, meyve vermediği için yararsız kabul edilir.
Yalnızca yarar gözeterek yaşayanlar, belli başlı gelenek ve göreneklere uyarak, topluma uyumlu yaşamlarını sürdürebilirler ama kapasiteleri sığ kalır. Sığ kapasite ile hiçbir konuyu derinlemesine anlama şansın yoktur. Bu kapasite farkı göz önüne alınmadan, bu insanlara bir şey anlatmaya çalışanların, konuşmaları, onlara yabancı lisan gibi gelir.
İnsanların bir birini anlamakta zorluk çekmelerinin nedeni bu kapasite farkı. ‘Ben insan sarrafıyım, bir bakışta insanın kapasitesini anlar ve ona uygun anlatırım,’ diyenler, çok yanılmışlardır. En iyisi herkesi kendine emanet etmek ve suç işlemeyenleri saygıyla kabul etmektir.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]