Mutsuzluğun ana nedeni; yaşam gücünün az olmasıdır. Normalde insan gece uyurken, yaşam enerjisini doldurur ve sabah enerjik uyanır.
Bu enerji kişiye günlük işleri için yeter de artar bile. Ancak; utanç, suçluluk duygusu, kızgınlık, öfke, nefret gibi duygular yaşam gücünü süratle tüketirler. Oysa bu duyguların temeli geçmişe dayalıdır. Yaşam enerjini geçmişteki meseleler için çar çur edenler için mutsuzluk kaçınılmaz olur. Olay bu kadar basittir.
Bu duygulardan kurtulmanın yolları var. Bunun için güçlü olmak lazımdır. Güçsüzler, güçlü olmak için, eksikliklerini gidermek yerine, eksiklerini başkalarından gizlemeyi daha uygun buluyorlar. Bu durum kişinin içinde bir boşluk ve acı yaratıyor. Bu boşluğu unutmak, acısını azaltmak için kişi, kendini olduğunun tam tersi gibi göstermeye çalışıyor. Bu yönteme, psikolojide başarısız savunma mekanizması deniyor. Örnekleri, Nil Gün’ün “Geçmişin Gölgeleri” adlı kitabından verelim: Eksikliğini gizlemek için mükemmeliyetçi olur. Güçsüzlüğünü gizlemek için başkalarını kontrol eder. Korkaklığını gizlemek için şiddete ve öfkeye başvurur. Suçluluk duygusunu gizlemek için, başkalarını suçlar, eleştirir, yargılar. Onursuzluğunu gizlemek için gururlu olur. Azim yetersizliğini gizlemek için hırslı olur. Değersizliğini gizlemek için kibirli olur. Yetersizliğini gizlemek için başkalarını hor görür. Ahlaksızlığını gizlemek için ahlakçı olur. Kıskançlığını gizlemek için sürekli hoş görmeye çalışır. Önemsizliğini gizlemek için kendini beğenmiş olur. Sevgi açlığını gizlemek için, aşırı yardımsever ve fedakar olur. Aptallığını gizlemek için ahkâm kesen olur.
Beğenmediği yanlarını gizlemek için olduğunun tam tersi görünenler, bir süre sonra beğenmediği yanlarını kendinden de gizler hale gelir. Yani kişi beğenmediği yanının yok olduğunu sanır. (Kişi eksiğini kendinden ve başkalarından gizlediğini sansa da, insanlar kimin ne olduğunu kolayca anlarlar.)
Bir insanın güçsüz olmasının nedeni; anne babanın kötü tutumu, çevre koşulları vb. olabilir. Bu durumda şahsın önünde iki seçenek vardır. Birincisi; beni bu hale onlar getirdi, ben mağdurum, benim yapacağım bir şey yok deyip, mutluluğu başkalarından beklemek. İkincisi; o zamanın koşulları öyleymiş, annem babam ve çevrem iyi bildiklerini yapmışlar, onları suçlamak bana bir şey kazandırmaz, şimdi ben kendi sorumluluğumu alıp, durumu düzeltmek için kolları sıvamalıyım, deyip çözüm aramak.
Güçsüzler benim elimden gelecek bir şey yok diye ağlaşırken, güçlüler çözüm arama çabasına giriyorlar. Çabalar, önünde sonunda kişiyi mutluluğa ulaştıracaktır.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]