‘Nasıl bir dünyada yaşamak istersiniz?’ diye sorulsa cevabınız ne olurdu?
Bazıları, Şenay’ın şarkısı gibi: ‘Hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa, uzansak sonsuza…’ derdi. Bazıları, herkes birbirini saysın, sevsin. Herkesin karnı doysun, adalet olsun, özgürlük olsun vb. derdi. Bazılarının da meşrebine göre daha özel istekleri vardır.
İsteklerimiz vardır var olmasına da, birincisi; bu istekler acaba kendi içimizden gelen istekler mi, yoksa büyüklerimizden öğrendiklerimiz mi? (Zira bizim sandığımız fikirlerin büyük bölümü bize miras kalmış ve bizim de onayladığımız fikirlerdir.) İkincisi; bu isteklerin tümünün gerçekleşmesinin asla mümkün olmadığı, dünyanın hiçbir ülkesinde ve rejiminde başarılamadığı bilinmesine rağmen, istekler yine de devam eder. Üçüncüsü; diyelim ki, istediklerimiz gerçekleşti. Evet, tamamdır deyip, yeterli bulacak mıyız, yoksa şunlar da olması lazım, diyecek miyiz?
Bizim istek dediğimiz şeyler, ya başkalarından öğrendiklerimiz, ya ütopya, ya da bize umut yaratan gelecek hayalleri. Üstelik isteklerin tamama ermesi mümkün değil. Yani neresinden bakarsanız bakın, isteklerin elle tutulur yanı yoktur.
Hal böyleyken, neden istekler hiç bitmiyor?
İstek; gelecek umudunun ta kendisidir de onun için. Bugün halinden memnun olmayanlar, umudunu geleceğe bağlayarak, teselli buluyorlar. Böylece içindeki acıyı hafifletebiliyorlar. Hani, ‘Çiftçinin karnını yarmışlar da, içinden kırk tane gelecek sene çıkmış’ ya, aynı o hesap.
Benim isteklerim var diyen, mealen; ‘ben bu günümden memnun değilim,’ demiş oluyor. Umudun tesellisiyle avunmak isteyenler için kolay ve beleş bir yöntem. Bunun farkına varanlar, umudun tesellisiyle avunamayacaklardır.
Bilgeler, ‘Ne gelmiş vardır, ne de gelecek. Sonsuz bir şimdi vardır,’ diyorlar. Yaşamda her ne oluyorsa şimdi oluyor. Geleceğe umut bağlayanlar da geçmişe takılıp kalanlar da hep şimdiyi ıskalıyorlar.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]