Nejat Uygur’un vefat ettiğini öğrendim. Ama benim Nejat Uygur’a bir borcum vardı.
Ortaokul öğrencisiyim bir yaz günü Bostanlı’dan Karşıyaka’ya doğru yürüyorum. O zamanlar isimi “Karşıyaka Açık Hava Tiyatrosu”ydu. Nerede bir afiş görsem hemen inceler bilgi sahibi olurdum. Nejat Uygur’la ilk karşılaşmam o zaman oldu. Üzerinde spor bir kıyafet vardı. Ayaklarında ise spor ayakkabı olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Hiç konuşma imkanım olmadı. Nasıl konuşacağımı bilemedim… Sürekli “ne konuşabilirim” diye düşündüm. Ama yıllar sonra tekrar karşılaştım ve bir röportaj yaptım. Onu birazdan sizlerle paylaşacağım.
Nejat Uygur’un hangi oyunlarını izledim diye bir araştırma yaptım. Kimisini canlı kimisini de TV kanallarında izleme imkanı bulmuştum. “Aman Özal Duymasın, Cibali Karakolu, Hanedan, Hastane mi? Kestane mi?, Kaynanatör, Miğferine Çiçek Eken Asker, Minti Minti, Son Umudum Milli Piyango, Borcum Borç Ama Nah Alırsınız, Şeyini Şey Ettiğimin Şeyi ve Zamsalak” hepsinde de hem güldürdü ve düşündürdü.
İstanbul’da Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu benim için Nejat Uygur’un yıllarca oyunlarını sergilediği güzel tiyatro salonlarından biri olmuştur. Bulunduğu çevreye değer katmıştır diye düşünüyorum.
Gelelim Büyük Usta Nejat Uygur’la karşıladığım ve röportaj yaptığım o güne… Denizli’de bir yerel TV’de çalışıyorum. Nejat Uygur’la röportaj yapmak istediğimi belirttim. Heyecanlıyım. Ustayı konuşturmalıyım. Tek başıma gitmiyorum bir arkadaşımla birlikte gideceğim. Ama ustaya bir sürpriz yapmak istedim. Tv’nin yanında bulunan pazara gittim. O sırada elim neye uzanırsa birer tane almaya başladım. Domates, Salatalık, Biber, Soğan, Patates, Limon ve kuru fasulye… Röportaj yapacağımız mekana geldik. Necla Uygur ve Bahri Beyat’la tanışma imkanım oldu.
Nejat Uygur belki de hayatının en ilginç röportajını yapacağını bilmiyordu. Klasik olarak oyunu ve turneleri ile ilgili sorular sordum. Denizli iline olan sevgisinden bahsetti. Daha sonra yanımda bulunan malzemeleri kendisine sunmak için bir giriş yaptım
-Efendim. Sizin yanınıza gelirken birileri kartvizitlerini gönderdi. Siz kim olduklarını bilirmişsiniz. Domatesi verdim.
-Bu hakemlerdir. Ne akıllılar maçtan sonra topluyorlar ve güzel bir menemen yapıyorlardır. Biberi verdim.
-Bu kebapcıların olabilir.Çok severim dedi.
-Salatalık için AB komisyonuna ait olabilir dedi.
-Limon için bir zamanların en politik simgesiydi diye cevap verdi.
-Soğan ve sarımsak hergün tükettiğim sebzelerdendir. Mutlaka tüketilmelidir dedi.
-Efendim. Kuru Fasulye göndermişler ne dersiniz?
-Kuru Fasulye bizlere ait güzel bir yemektir. Biliyorsunuz gaz çıkarabilirsiniz. Oyunlarımda kullanmışımdır. Üç kardeşlerdir. Küçüğünün adı Yusuf’dur “Yusuuuffffff”, Ortancanın adı Minnur “Minnuuuuurrrr” diye çıkar. Büyük olan ise İbram ” IBRAM,IBRAMMMM” diye çıkar. dedi.
Büyük Usta ile yapmış olduğum bu röportaj ile farklı olmayı her zaman seçmiş oldum. Ona borçluyum.
Eğer bir gün yolunuz Denizli’deki Ziya Tıkıroğlu Açık Hava Tiyatrosu’na mutlaka gidiniz. Atatürk’ün bir portresi var. Altındaki imzaya dikkatlice bakın. Çünkü o imza Nejat Uygur ‘a aittir.
Öğrenmek, Keşfetmektir.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/10/bulent-vural-250×250.jpg” ]Bülent Vural
Kule Canbazı Editörü
www.bulentvural.com[/author]