Ana Sayfa Yazar Cafe Sağır Duymasa Da Uydurur

Sağır Duymasa Da Uydurur

Sağır bir adam, komşusunun hasta olduğunu öğrenmiş. Kendi kendine, ‘Şimdi komşuyu ziyaret etmek gerekir. Ben bu sağır kulakla bu ziyareti nasıl yapacağım, üstelik adam hasta olduğundan iyice hafif konuşur, ben onu hiç duyamam. Acaba nasıl yapayım,’ diye düşünüp, dertlenmiş.

Bu işe bir çözüm ararken, ‘en iyisi bir kurgu yapmak,’ diye düşünmüş. Başlamış kurgulamaya; hastanın yanına giderim, ‘nasılsın?’ derim, o da ‘iyiyim,’ der, ben de, ‘Şükür olsun,’ derim. Sonra, ‘Ne yemek yedin ?’ diye sorarım, o da, çorba içtim,’ der, ben de, ‘Sıhhatler, afiyetler olsun,’ derim. Daha sonra, ‘Hekimlerden kim geliyor, kim bakıyor sana?’ derim, o da, bir hekim adı söyler, ben de, ‘O hekimin ayağı pek uğurludur,’ derim. Böylece ziyareti tamamlarım diye tasarlamış.

Bu tasarı ile komşusunu ziyarete gitmiş ve “Nasılsın?” diye sormuş. Hasta, ‘Hiç iyi değilim, bu hastalık beni öldürecek galiba,” deyince, Sağır; “Şükürler olsun,” diye cevap vermiş. Hasta, komşusunun münasebetsizliğine çok alınmış. Sağır, kaldığı yerden devam etmiş; “Ne yedin a komşum,” diye sormuş. Biraz önceki lafa alınan hasta sinirle; “Zehir zıkkım,” yedim demiş. Sağır, hemen; “Sıhhatler afiyetler olsun,” demiş. Hasta büsbütün kızmış. Fakat sağır hiç istifini bozmadan, kaldığı yerden konuşmayı sürdürmüş, “Sana hangi hekim bakıyor?”  İyice tepesi atmış olan hasta, kahırla, “Azrail geliyor!” diye çıkışmış. Sağır, “Sevinmelisin onun ayağı pek uğurludur,’ demiş. Hasta sinirden köpürürken, bana müsaade deyip, ayrılmış ve ‘Şükürler olsun, hasta ziyaretimi bir tamam yaptım,’ diye sevinmiş.

Bu hikâye, ‘Sağır duymasa da uydurur,’ misalini veriyor.

Hasta ziyaretine giden adam, duymadıkları, bilmedikleri hakkında, öyle zannederek hüküm vermiş.  Bilmediklerini biliyormuş gibi davranmış.

Galiba hepimiz biraz böyleyiz. Karşımızdakinin neyi neden yaptığı bildiğimizden başka, hangi niyetle yaptığını dahi bildiğimizi sanıyoruz.  Nerden biliyoruz diyecek olursanız, ‘Âlemi nasıl bilirsin kendim gibi,’ düşüncesinden yola çıkarak biliyoruz.

Başkalarını, kendini mihenk alarak değerlendirmek, asla doğru olamaz! Örneğin; insanların olgunluk seviyesini on basamaklı farz edelim. Beşinci basamaktaki bir şahıs, altındakileri ve üstündekileri, en hafifinden tuhaf bulur. Oysa altındakilerin geçeceği köprülerden geçip beşinci seviyeye gelmiş, üstündekilerin geçtiği köprülerden henüz geçmemiştir. Öyleyse, kendinden üst seviyedekiler için hiç bilmeden, alt seviyeler için ise, şimdiki aklıyla hüküm vermektedir. Her ikisi de zan ile yapılmıştır, bu yüzden gerçekçi değildir.

[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]