İnsan, beden, zihin ve ruhtan oluşur. Bedenin ihtiyaçları; yemek, içmek, barınmak, bürünmek ve bedene zarar verecek dış etkenlerden korunmaktır. Beden, ihtiyaçları karşılanır ve saldırıya uğramazsa sesini çıkarmaz.
Zihin, neşe arar. İnsanların zevkleri çeşit çeşittir. Kimi müzikten, kimi şiirden, kimi edebiyattan, kimi sanattan, kimi spordan, kimi gezmekten, kimi sinemadan vb neşe bulur. Neşesini bulan coşar, bulamayan sıkılır. Zihin sadece insanda olduğundan, neşelenen ve sıkılan tek canlı insandır.
Neşeli olmak iyidir hoştur da, ne yazık ki, neşe bir anlıktır. Neşe bulunduğu anda coşku ve sevinç yaşanır, hemen akabinde etkisi kaybolmaya başlar. Kısa sürede her şey eskir ve monotonlaşır. Bu yüzden her şeyin yenisi, daha yenisi, daha fazlası aranır. Evin yenisi, arabanın yenisi, eşin yenisi aranır ki, boşanmaların baş sebebi budur.
Yoksul insanlar sanılanın aksine daha az sıkılır. Çünkü zengin olunca istediklerini elde edeceklerini ve sıkıntılarından kurtulacağını umarlar. Varlıklı insanlar pek çok şeyi denemiş, ‘Tatmadığım zevk kalmadı dünyada,’ demeye başlamış, umutları iyice azalmış, hatta yok olmuş olduğundan daha çok sıkılırlar. Pek çok zevki tatmış insanların, neşelenmek için risk almaktan başka seçenekleri kalmamıştır. Risk almanın en kestirme yolu da kumar olduğundan, ona yönelirler.
Sıkıntı, insanı huzursuz eder. Peki, bu huzursuzluk kötü bir şey midir? Bu soru Sokrates’e sorulmuş;
Biri Sokrates’e; “Öyle huzursuzsun ki, Sokrates, sanki bir domuz olsan daha iyi olurdu. Bu kadar huzursuzluk size yakışmıyor. Köy kenarında dolaşan domuzlar çok daha huzurlular. Çayırlarda uzanıyorlar, ne isterlerse yiyorlar, nasıl da mutlu ve huzurlular.”
Sokrates; “Hoşnutluk içinde bir domuz olmaktansa, huzursuz bir Sokrates olmayı yeğlerim. Bir domuzun huzurlu olduğunu anlıyorum ancak onun sadece bedeni var. Bedeninin ihtiyaçlarını karşılamaktan başka bir şeyle ilgilenmiyor. Ben huzursuzum ama beni huzura çağıran bir çağrının peşindeyim. O huzuru bulana kadar arayışı sürdüreceğim. Bunu ben seçiyorum ve bunu bahtım olarak görüyorum,” demiş.
Sıkıntı, huzursuzluk, zihin düzeyinde olan bir durumdur. Zihin, sıkıntıyı anlık neşe ile çözmeye çalışıyor ama bunu tam bir sonuca ulaştıramıyor. İşte bunu fark edenler, huzura kavuşmak için zihin ötesine geçmenin, ruha varmanın yolunu arayacaklardır. Bu arayışa geçebilenler için huzursuzluk, kişiye huzuru bulmaya yönelten bir halden başka bir şey değildir.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]