Verici olmayı; birinin bir başkasına, bir şey vermesi olarak tanımlayalım. Verilen şey; maddi olabildiği gibi, sevgi, ilgi, şefkat, anlayış ve hizmet etme gibi manevi şeyler de olabilir. Maddi şeyler elle tutulup, gözle görüldüğü için, verilen şey ortada olmasına rağmen, manevi şeylerin ölçüsü olmadığından, kimin kime ne verdiği tartışmalıdır.
Örneğin, hamarat bir ev hanımını ele alalım. Bu hanım; evini derliyor, topluyor, temizliyor, yemek yapıyor, bulaşık yıkıyor, çamaşırları yıkıyor, ütülüyor, kocasına eşlik vazifesini yapıyor, çocuklarına annelik yapıyor ve onlara ilgi ve sevgi gösteriyor olsun. Şimdi dışarıdan baktığımızda bu hanımın verici gibi görünüyor.
Acaba bu hanıma gerçekten ‘verici,’ diyebilir miyiz?
Önce bu hanımının neden böyle davrandığını anlamaya çalışalım: Birincisi; bu hanım, kendince; ‘ev hanımı dediğin böyle olur,’ diye düşünüyor olabilir. İkincisi; ‘ben üstüme düşeni layığıyla yapıyorum. Ben harika bir eşim, muhteşem bir anneyim daha ne olsun,’ diyerek böyle davranmaktan duygusal haz duyuyor olabilir. Üçüncüsü, ‘Ben onlara verici davranırsam, onlarda bunun karşılığını bana ilgi ve sevgi olarak verirler,’ hesabıyla bunu yapıyor olabilir. Dördüncüsü; kendi ayakları üzerinde duramayacak kadar zayıf olduğundan, katlanıyor olabilir. Beşincisi; eğer böyle davranmazsa ev halkının göstereceği tepkilerden çekiniyor olabilir. Altıncısı; gerçekten tam içinden böyle davranmak geliyordur ve hiçbir hesap gütmeden, böyle yapıyor olabilir.
Olaya böyle bakınca, ilk beş maddedeki davranışlar vericilik değil basbayağı alıcılık gibi görünüyor. Verici sandığımız kadın, aslında, kendisi için en kazançlı davranışı seçmiştir. Zaten her kim ne yapıyorsa, onu yapmayı seçtiği için ve de en çok doyum veren seçenek o olduğu için öyle yapmıştır.
İnsanın çıkarına uygun davranması anlaşılabilir bir şeydir. Fakat yaptığında kendi çıkarı yokmuş gibi gösterip, fedakârlık ettim, kıymetim bilinmedi,’ demek, ya da ‘beni kullandılar,’ feryat etmek anlaşılır değildir.
Güçsüz ve aciz olanlar, içinden geldiği gibi davranmak yerine kendinden beklenen gibi davranırlar. İşler tasarladıkları gibi gitmeyince, büyük kızgınlık duyarlar. Kendisinin anlaşılmadığını söyleyip karşısındakine kızıyor görünseler de gerçekte kendilerine kızarlar. Şöyle ki; fedakârlık ettiğini düşünen, ‘üstüme düşenden fazlasını yaptım ama karşılığını alamadım,’ kullanıldığını hisseden de ‘kullanılmaya izin verdim diye kendine kızmaktadırlar.
Hakikaten tam içinden geldiği için, hiçbir karşılık beklemeden verebilenlere verici diyebiliriz. Tabii bunu evlatlarından başkasına yapabilecek babayiğit bulursak!
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]