Yaşamın garantisi yoktur bu yüzden yarınlar belirsizdir. Bu belirsizlik insanı tedirgin eder. ‘Acaba yarın sağ olacak mıyım?’ sorusu zihne musallat olur. Bazen kendini unutturur bazen de neredeyse çıldırtıcı boyutlara ulaşır.
Ölüm neden vardır, ölümsüzlük mümkün müdür, ölüm ne zaman gelecektir, nasıl gelecektir, ölümden sonra ne olacaktır, vb. gibi sorulara somut cevaplar bulunamadığı için, yarının garantisi olmayacaktır. Yarının garantisi olmayınca belirsizlik sürecektir.
Hal böyleyken insanlar garanti aramaktan geri kalmazlar. Garanti arayanların bazıları bilime güvenirler. Er ya da geç bilimin belirsizliği ortadan kaldıracağını düşünürler. Zaman zaman bazı ipuçlarının bulunmasıyla ümitleri tazelenir. Bazıları da dini öğretilere inanırlar. Ölümden sonra vaat edilen şeylerin cazibesine kapılıp, ölümden sonra yaşayacakları güzelliklerle ölüm korkusunu ve belirsizliği yok etmeye çalışırlar.
Bilimin, ölüme çare bulacağı fikri pek gerçekçi görünmüyor. Ayrıca diyelim ki ölümsüzlük bulundu, acaba bunu talep etmek ne kadar doğru? Dini öğretilerden medet umanlar ise hiçbir somut verinin olmadığı bir bilgiye inanmaya çalışıyorlar. Bu yüzden ne yazık ki çokça istismar ediliyorlar.
Yarınını garanti altına almak isteyen insan, geleceği önceden bilerek tedbir almak istiyor. Daha doğrusu yaşamı kontrol altına almak istiyor. Gücü ile dünyayı titreten nice kral geldi geçti, yaşamı kontrol etmek istedi ama ölüm karşısında hepsi de çaresiz kaldı. Yani neresinden bakarsanız bakın insanın yaşamı kontrol edebilmesi mümkün değil.
Ölümü yenemeyeceğine kani olanlar, ömrünü uzatabilecek tedbir almaya yöneliyorlar. Ancak en tedbirli olanların dahi, zamansız ölümüne şahit oldukça, ölüm karşısındaki çaresizlik yeniden ve daha derinden hissediliyor.
İnsanın ölümü yenemeyeceği aşikâr olduğuna göre, ‘bükemediğin bileği öp’ misali, ölümü kabullenmek en iyisi gibi görünüyor. Kabullenmek için mantığını kullananlar başarılı olamayacaklardır. Zira ölünce mantık yok olacaktır. Bu yüzden mantık kendinin ölümüne asla ikna olmayacak, ‘mış’ gibi yapacaktır. Ölümü kabullenmek sadece bilinçle olabilir. Nasıl mı?
‘Ölüm güzelliği’ diye bir şey vardır, bilir misiniz? Ölümü beklenen hasta sıkıntılı ve kaskatı haldeyken birden yüzüne bir gülümseme gelir. Bu gülümsemeden kısa bir süre sonra da ölür. İşte, ölüm döşeğindeki hastanın, ölümü kabullenince gevşeyip ve yüzünün gülümsediği ana ölüm güzelliği deniyor. Yüzüne ölüm güzelliği gelen hasta, ölümü kabul etmiş ve korkusu ortadan kalkmıştır. Tıpkı bu şekilde kabullenebilen için, ölüm korkusu kalmayacak, böylece belirsizlik olmayacaktır.
[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]